Nasrettin Hoca'nın Türbesi - Hakan Türksoy

Nasrettin Hoca'nın Türbesi - Hakan Türksoy

Son bayram tatili de bitti. Her bayram tatilinde olduğu gibi trafik kaza bilançosu bir-iki gün sonra netleşir.

Bu arada her yere konulan o radarların işe yarayıp yaramadığını hep birlikte anlayacağız.

Bu konuda herkes bir şey söylüyor. Canı çok yanan vatandaşlarımız "devlet vatandaşına tuzak kurmaz" diyor başka bir şey demiyor.

Yaşta yanar misali... köy muhtarı tarzı aracıyla yola çıkan 72'lik emekli bir ağabeyimizinde canı fena yanmış.

Ama o tuzaktan  değil de torunlarından bahsediyor. "Geçen bayram olduğu gibi bu bayramda torunlardan kaçtım.  Yanlış anlaşılmasın torunlardan kaçılır mı? Ne yazık ki bu hale geldik.

Torunlar büyüdü, yüz lira, iki yüz lira bayram harçlığı onları kesmiyor. Dedelerinde olmadığı bilselerde bayramda o mahsun yüzlerini görmek beni çok üzüyor.

Bayram ikramiyesi ek hesapların faizine gitti. Aracımın deposunda geçen aydan kalma benzin vardı. Kredi kartımla bin liralık daha ekleyerek Çanakkale'deki hasta kardeşimi görmek için yola çıktım.

Çıkmaz olaydım. Bizim gibiler artık bu ülkede yaşayamaz. Bayramda köprü ücreti olmaz diye bekliyorduk. Fakat Yap -işlet- Devret modeliyle yapılan köprü karayollarına bağlı olmadığı için ücretli geçişe devam ettiler. Kısacası köprü, benzin derken önümüzdeki ayın emekli maaşıda gitti.

Tıpkı ev  kiralarının maaşlarla orantısızlığı gibi yol, benzin, yemek dahil insanca yaşamak için ne varsa orantısız hale geldi.

Üstüne birde radar olayını çıkardılar. Herşey düzgün, kafalar da rahat olsa sorun değil. Her şeyimiz gibi trafik levhaları da orantısız. Bazı yerlerde 70 le giderken aniden 50 kilometreye düşüyorsunuz.

Neden?  Asfaltta yaya geçidi var ama geçit kapalı.  Sanki Nasrettin hocanın türbesi gibi.

Bir yetmiş, bir elli, bir yetmiş, bir elli benzine de yazık bize de yazık."

Bence emekli ağabeyimizi çok haklı. Aylardır başka şeyler konuşmaktan ekonomiyi unuttuk. Yüzde doksan dokuzu müslüman olan bir ülkede açı çekiyoruz. Zaten müslüman bir ülkede ya savaş vardır ya da ekonomik kriz. İkisi de yoksa o zaman da özgürlük yoktur.

Hem özgürlük hem de huzuru bize yakıştırmıyorlar. Geçen gün Gazze'deki yardım dağıtma görüntüleri izledim. Zavallı insanların bir birlerini ite kaka yardım paketlerini almaya çalıştıklarını görünce içim parçalandı.

Akdeniz'in kıyısında yaşayan bir halk nasıl bu hale gelebilir? Çok şükür şimdilik şartlarımız onlardan iyi. Akdeniz deyince Nazım Hikmet'in Davet şiiri geldi aklıma. "Dört nala gelip Uzak Asya'dan  Akdeniz'e kısrak başı gibi uzanan bu memleket bizim" dizesi ve devamı her şeyi anlatıyor.

Ben böyle örnek vererek anlatmaya çalışıyorum, başkaları başka örnek vererek anlatıyor.. Kısacası herkes konuşuyor ama hiçbir şeye çözüm olmuyor.

Her şey "Aynı hamam aynı tas" misali devam ediyor. Olan vatandaşa oluyor. Çekilen acıları, sıkıntıları görmesi gerekenler görmüyor.